KAMUCULUK ve KAMUSALLIK  ÇALIŞTAYI NOTLARI- RAŞİT ARAZ

KAMUCULUK ve KAMUSALLIK  ÇALIŞTAYI NOTLARI- RAŞİT ARAZ

PAYLAŞ

Özgürlük ve Dayanışma Partisi Kamuculuk ve Kamusallık Çalıştayı İstanbul Büyükada’da 31. MART 2018 tarihinde yapıldı.

Çalıştayın programı şöyle oluştu:

31 Mart Cumartesi:
1. Oturum : 11.30-13.00 –  Sosyalizm Pratikleri Bağlamında Kamuculuk ve Kamusallık / Mustafa Sönmez

13.00-14.00 Yemek Arası
2.    Oturum: 14.00-16.00  –   Kamu Kavramının ve Kamusallık Düşüncesinin Gelişimi / Güven Gürkan Öztan
16.00-16.15 Çay Kahve arası

3.   Oturum : 16.15-18.00  Kamusal Alanın Oluşumu Açısından  Devlet, Sınıflar ve Toplum /Necmi Erdoğan

1 Nisan Pazar

10.00-11.30 Atölyeler
1. Atölye : Kamusal Alanda Kadının Temsili ve Görünümü
2. Atölye: Kamusal Hak ve Özgürlükler Mücadelesinin Sorunları ve Çözüm Önerileri

1. Oturum: 11.30 -13.00  Kamusal Alanın Dinselleştirilmesi Pratikleri ve Mücadele Olanakları / Güven Gürkan Öztan

2. Oturum
14.00-16.00
Kamuculuk Bağlamında Kamu Emekçilerinin Mücadele Tarihi ve Pratikleri
İsmail Hakkı Ortaköy-İsmail Hakkı Tombul- Aysun Gezen

16.00-17.00 Atölye Sunumları- Görüş  ve Öneriler- Kapanış

1. Oturumda konuşan ekonomist Mustafa Sönmez: Sosyalizm Pratikleri Bağlamında Kamuculuk ve Kamusallık başlığı altında şunları anlattı:

Kamusallık daha çok sosyal ile başlayan yapılara ait bir kavram. Buna liberaller değişik bir anlam yüklüyorlar. Kamuculuk un karşıt kelimesi özel alan özellik olduğu gibi devletciliğin zıttı olarak da görülür.  Kamuculuk siyaseten ekonomik ve kültürel ideolojik alanları kapsayan bir kavram. Sosyalizm pratiğinde kamusallık Kamuculuk yer aldığı halde sosyal demokrasi ve Neo liberalizm de bu kavrama yer veriyor. Özele ait olmayan bir alan veya devletçilik dışı alan olarak tanımlanıyor. Kapitalizm ile birlikte ortaya çıkıyor. İşgüzar metalaşıyor ve emek oy hakkına sahip oluyor. Devlet kapitalistler in devleti olarak ortaya çıkıyor. Yeni bir hukuk,  iş gücünün yeniden üretilmesi için eğitim,  sağlık vs. alanları ortaya çıkıyor. Kapitalizm bu alanları eğitilmiş ve sağlık meseleleri halledilir bir iş gücünü ,  ve eğitim ve diğer ideolojik aygıtları sistemin devamına adanmış hale getiriyor. Kapitalizmin başlangıcında devlet yol yapar pazara erişimin sağlanması ve ham maddeyi şehirlere getirebilmek için. Devlet bir kamu aktörü olarak ortaya çıkar. Güçlü bir sermayedar yoksa maden vs işletir. Tarihte devleti bir kamusal aktör olarak da görebiliyoruz. Devlet bir çok sahada ekonomik aktör olur. Kapitalist devlet sermayenin hakim olduğu devlettir bu devlet tipidir devlet biçimi tarihsel olarak bir yerden gelir fakat her devlette değişik olabilir.  Rızaya dayanan kapitalist devlet biçimi veya baskı ya dayalı olması ayrı birer kavramdır. Kamuculuk devletin sosyal olmaya zorlandığı bir dönemi anlatır. Kapitalizm sömürüye ve mülkiyete dayanır. Mülk sahipleri yani üretim araçları sahipleri bu üretim araçları üzerinden yapılır. Üretim araçlarının kamulaşmasıyla ortadan kalkar. Bu kamulaşmayla birlikte ilgücü bir meta olmaktan çıkar  Sosyalizm’de toplumda kamuculuk ortaya çıkarır. Kapitalizm ise kapitalizm içinde kalınarak da kamuculuk olacağını iddia eder ve sosyal devletle bu ilişkilerin yapılacağını öne sürer.  Uzun zaman madenler petroller  demiryolları kamuda kalmıştır. 2. Dünya savaşından sonra güçlü işçi hareketleri baskısıyla buna benzer alanlar kamuda kalmıştır. 80 sonrası bu alanlarda özelleşmeler olmuştur. Sosyalist partilerin programlarında Kamusallık ve 80 sonrası özelleştirilen alanların kamusal alan olması yer alır. Komünist manifestoda,  Paris komününde de kamulaştırma yer almıştır. Uzun zaman devletleştirme ile kamulaştırma aynı görülmüştür. Devletleştirme kamulaştırma ve komünizm aynı yapılar olarak gösteriliyor. Oysa kamuculuk eşittir devletçilik demek değildir. Faşistler de devletçi olabilir. Musolini ve Franco buna örnektirler . Kemalist deolojinin ilkelerinden biridir de devletçilik tir.  Bu devletçilik kamusallık demek değildir. Sosyalist kamuculuk özele ait olmayan bir şeyin artı dönüşümü dür. Eğitim vs. nin sadece özel olmaması demek  aynı zamanda sınıf ilişkilerini  karar alma ilişkilerini dönüştürmektir. Eski sosyalist ülkelerin Pratikleri ne damga vuran şey budur. Devrim sonrası fabrikaların bankaların vs mülkiyeti devlete geçmiş fakat farklı yönetsel organlar tanımlanmoştır. Yeni mülk devlete aittir fakat devrim öncesi kapitalizm bünyesinde yeşeren sovyetler vs.  ne kadar başarılı oldu bu tartışmalar devam etmektedir. Devletleştirme yapılmış fakat kamusal faaliyet yapılmamıştır. Karar süreci, maaş işlemleri, işletmede demokrasi vs yapılamamıştır. Yer yer yapıldığı yer ve dönemler olmuş fakat bundan cayıldığı yer ve dönemlerde olmuştur. Kamusallığın  yıkıldığı ve devletin kamusallık değil eski sisteme göre yürütüldüğü ise 1990 dan sonra açığa çıktı. Çin de pek çok alanda ısrarla kamu işletmeleri ni tutuyorlar. Özelleştirmiyorlar.  Komünist partisi belirleyici irade.  Piyasa ilişkilerini gözetiyorlar.  Eğitim sağlık kamuya ait. Bunların yönetiminde de kaynak kullanımı vs dikkat ediliyor.  Kendine özgü bir kamuculuk diyorlar. Bunu ÇKP, Komünist bir geçiş dönemi olarak görüyor.

Sosyalist partilerin finans sisteminin büyük fabrikaların eğitimin sağlığın kamulaştırılacağını yazıyor. Fakat sorun sadece tapuların el değiştirmesinde  değil,  kitleleri çalışanları bir irade olarak yönetime katan bir süreç olmasındadır. El değiştirmiş mülkiyetin işletilmesi  bugünün üretim ilişkileri içinde bile birer mevzi olarak görmeye başlamalıyız. Eğitimi sadece kamulaştırma yanında karar alma süreçlerinin bugünden kamu içinde yer alması tartışılmalıdır.  Çalışanların yönetimine katıldığı,  söz sahibi olduğu  alanlar yaratabiliriz.  Özel sektörde Yönetim Kurullarına  çalışanları da sokmak,  üniversite yönetimlerine çalışanları sokmak vs. bugünden mücadele verilmesi gereken alanlardır.  Bunlarla sistem değişmez fakat sistem değişikliğine giden yolu açabiliriz.

Sosyalizmin temel konularından birisi doğrudan artık değer üretmeyen alanların çalışanları işçi sınıfından sayılır mı?  Marx kapital söylemiş.  Emekçi olmak için bizzat üretim aracını elinde tutan bir kapitalistler karşı karşıya gelmesi değildir.  Üretim var pazara ulaşımda diyelim ki PTT devrede. Bu aşamada yer alan kuryenin de emekçi sınıflar içinde yer aldığı  ürünün reklamı,
mağazaya gelmesi vs. de de bir üretim var. Malın para meta para çevrimi sırasında ücret karşılığında emek sarfeden herkes emekçidir.  Karşısının kapitalist veya devlet olması farketmez.  Öğretmen olmazsa işgücü artık değeri üretemez.  Sağlık görevlisi olmazsa artıkdeğer olamaz. Aslında ücreti ile geçinen herkes işçi sınıfının bir parçasıdır.

Daha sonra ikinci konuşmacı Necmi Erdoğan şunları söyledi:

Kamu kamusallık sınıflar ve toplum

İlk oturumda kamusallık Kamuculuk tartışmasından farklı bir tartışma yapacağım. Kamusallaşma ve kamuculuk ekonomik alan. Biz siyasi alanı tartışacağız.  Kamusal alan tarihinde de bu iki kavram içiçe geçmiş. Kamu derken devlete ait olan resmi olan kastediliyordu zaman içinde devletin dışında olan kolektif olan anlamı kazandı.  Kamusal alan Marxist bir kavram değil esas olarak 18 ve 19 yy avrupasında ortaya çıkan 20. Yy çöken bir liberal alandır. Bunun 21.  Yy kapitalizmi içinde yeri nedir? 3 aşamada değerlendirelim.

1 kamusal alan tasavvur u
2 neden ihtiyaç var, faşizme kamusallık
3 sosyalistler ne yapmalı

Kamusal Alan  ki Marx In kullandığı anlamda devletle sivil toplum arasında kalan bir alan. Diyalog alanı, beraber akıl yürütme alanı. Habernas 20. Yy da çöktü dediği kamusal alan  burjuvazinin alanıydı.  Kadının ve alt sınıfların dışlandığı bir yerdi. Kamusal alanla liberal demokrasi arasında da bir bağ vardır. Kamusal alan işçi sınıfının da kendi alanını yaratır  Bu da batı Avrupa’daki faşizmin de sabit mutlak değişmez bir rejim yaratmak istediğinde böyle bir kamusal alanı yaratır. Siyasal alandaki kamusallık ile ekonomik alandaki kamusallık bir birine bağlıdır.  Bu aynı zamanda demokrasidir . Faşizm kamusal alanın yıkılması,  tahrip edilmesidir. Faşizm endişeyi kurumsallaştıran rejimdir.   Endişe korku değildir.  Endişe sadece siyasal alanda değil istihdam alanında da var. Güvencesiz tekinsiz işini kaybedebilecek olan insanın hissidir.  20. Yy da kamusallık sahne gösterisine yenik düştü diyor Habernas.  Bu Türkiye için önemli. İtalyan faşizmi: anma, gösteri, kutlama, toplantı, açılış törenleri. Türkiye’de de aynısı oluyor. Gösteri mantığı var. Buradaki performans liderin performansına katılmak oluyor. Lider de inanmıyor kitleler de inanmıyor fakat inanıyormuş gibi yaparak liderin performansına katılıyorlar Bu kamusallığın değişik yönlerini gösterir.  Atatürk imzası nın veya tuğranın  arabanın arkasına yapıştırılmış aynı show mantığı dır.  Bireyin duygusallaşması,  aklın yerini performansın  ve duygunun alması gerçekleşiyor.

Kamusal alan sokaktır aslında. Diğer bir kamusal alan internet tir. Endişe rejimi bunlar üzerine kurulu diyebiliriz.
Buna karşı bireyler kamusal alanın dışında özel bir alana çekiliyor. Çaresizlik hissi ile kendi özel alanına çekiliyor.  Kriz bunun sürdürülemez olmasından kaynaklanıyor  imza ve tuğranın sol içindeki karşılıklarını düşünün. Faşizm siyaseti duygulaştırıyor. Sol duyguları siyasallaştırmalı. Kavramları mızla duygularımız arasındaki fark ve nereden para gelecek diyerek kefen giyen adam arasındaki ilişkiye karşı solda da duygusallaşmadi var. Umut ise var olan somut ve denenen bir duygu. Umut sözcüğünü kullanmaya değil umudun kendisine ihtiyaç var. İnsanların umuttan söz edilmeye veya hesap sorma nutkuna değil umudun kendisine ihtiyacı var  Gibi görünmek değil sahici olmak gerçekten olmak ve bu yakınlığın getirdiği bir şey olmalı. Başka bir duygu siyaseti gerekli. Bir ortaklığa ihtiyaç var. Bu somut tecrübe edilebilir bir şekilde olmalıdır. Sokak bir kamusal alandır. Kamusallık Türkiye’de hep sokakta oldu. AVM ler birer sokak olarak karşımıza çıkıyor. Sokak sol açısından bsşka şeylerin yanıdır toplumsal ilişkilerin görüldüğü sınıfların karşılaştığı bir yerdir Sokak bir sahne değildir.  Sol sahne haline getirdi. Oysa sokak yaşanan yerdir. Sokak gösteri için bir title için çıkılan bir yer değildir aksine sokağın çocuğunun,  mahallenin çocuğunun yaşam yeridir.  Sokakta performans sergilenmesinin ötesinde sokakta var olmak gerekir. Sokak  bedensel eylem alanıdır. Günümüzde sokaklar işlevlerini kaybetse İnterneti sokak gibi kullanabilir. Rejimde ki teatrelliğin karşıtı sanal alanda bir gerçeklik  oluştu.  Ancak bu alanı etkili kuşlanmak gerekir. Sosyal medya,  muhalif,  gönlünü sosyal medyayla eğlendiren bir kitlenin zaten bildiği şeyleri tekrar tekrar söyleyenlerin oluşturduğu bir alan haline gelebilir.

Az kişiyle basın açıklaması yapma, yasak savma babından işler yapma,  bir bütün olarak sendikacılık yapar gibi olduğumuz mu söyleniyor?  Evet bu anlayış hâkim.  Twitter’a bir cümle yazıp görevimi yaptım hali. İnsanların inancıyla arasına mesafe girmiş durumda. Performans gösteriyor.  Sağda bu sinizm olarak ortaya çıkıyor. Solda daha bütünsel daha organik bir biçimde yaşanmalı.  Gibi görünmek değil olmak hali nden bahsediyorum.  Hışımla ağlaklık arasında gidip gelen bir sol var. Endişe hali yılgınlık yaratıyor.  Eski otoriteyi tanımayan bir profil var anasına babasına öğretmenine tabii değil. Kendi hayatının mimarı olmak istiyor. Tek adama kendi iradesini vermesi yanında kendi kitabını da yazmak istiyor. Geziyi düşünün. Kendi sloganını üreten bir hareketti. Kendi sözünü söyleyen bir kitle.  Türkiye faşizminin çözemediği ve çözeneyeceği çelişki bu. Alttan bir umut var.
Sosyal medya söyledim ve rahatladım şeklinde bir kötü tarafı var. Komşulara selam vermiyor bir insan sosyal medya da paylaşımlar yapıyor.

Faşizm akli olarak çürütülebilecek bir şey değil alt edilebilecek bir şeydir  onu yanlışlara çürümenin ötesinde alt edilmelidir. Faşizm ezilenlere bir kurtuluş umudu sunuyor. Eziksin yıkılsın ama asil bir kanın var vs diyor kitle çelişkileri önemsemiyor.  Bugün İsrail’i dost yarın düşman görüyor. Kitlesi burada bir açıklama istemiyor. Onun için faşizmi çürümeye açıklamaya çalışmaktan çok yenmeye odaklanmalıyız. Faşizm performans gösterisi yapıyor. Biz sahici olmalıyız.

Kamusal Alanın Dinselleştirilmesi Pratikleri ve Mücadele Olanakları ve  Kamu Kavramının ve Kamusallık Düşüncesinin Gelişimi  konusunu iseGüven Gürkan  Öztan anlattı:

Bugün kamusal alan 2018 Türkiye’sinde nereye oturuyor. Dinselleşme kamusal alan nasıl değiştiriyor. Kamu deyince akla devlet geliyor. Kamusal alanı genişletmek deyince çıkmaza giriyoruz. Kamu dediğimizde devleti kastetmek doğru bir tanım değil. Yurttaşlık tanımı bize başka bir alanın mücadele alanında mücadeleyi gösteriyor. Kamusal alan devlet dışında başka bir politik hattın varlığını gösteriyor. Kamu ve kamusallık 18 ve 19. Yy toprakta egemenliğin en üst düzeyde olduğu ve devletin baskısının en fazla arttığı dönemde açığa çıktı?  Kamu ulus devletin ortaya çıkışı kapitalizmin ortaya çıkışı ile anlam buldu. 18. Yy da köylü ayaklanmalarında denendi. Burjuva kamusallığın bu dönemde ortaya çıktı. Buna karşı da 19. Yy sonu 20. Yy başında Proleterleşme kamusallığın örgütlü toplumun karşıtlığı haline geldi.Sınıfsal kimliğin bize dikte ettiği mücadeleye karşı burjuvazi bunların kamusal alana getirmemelerini istedi. Kamusal alan örgütlü mücadele verilmeden girilecek bir alan değildi. Kapitalizmin birikim krizine karşılık gelen faşizmin yükselmesi kamusalın tamamen devletin ideolojik gücünü ağırlıklı olarak baskı ile kamusal alanda var olmasıdır. Bu yol  ile kamusallık çöktü. Heykeller vs meydanlar vs bunu gösteriyor. Kamusal alan iktidarın kendini gösterdiği alan haline geldi. Faşizm sembolik kodlarla gündelik ilişkilere sirayet ederek onları devlet iktidarı etrafında birleşmezlerse yok edilecekler korkusuyla kamusal alan yok edildi.  1945 ve 1950  den itibaren liberalizm kişilerin kamusal alandaki mücadele lerin bireysel ve ekonomik alana yöneltti. Buna karşı bir başka kamusal alan mücadelesi ortaya çıktı. Kamusal alan kimsenin ırkına ve rengine karışılmaması ABD de siyahların mücadelesi. ,  1969 gençlik mücadelesi Liberalizm in yok etmek istediği kamusal alana karşı insanların cevabıdır.  Buna karşı yeni kamusal alanı liberalizm öne sürdü . Üretim ilişkilerinden bağımsız daha demokrat görünen bir kamusal alan tarifini merkeze koydu.  Libernas bunu ortaya koydu 1970 ler de Proleterya nın ideolojisi bunu tartıştı. Samimi pazar ilişkilerine bağlı bir kamusallık tarifi olduğunu ve aslında kamusallığın yok edildiğini öne sürdüler. Tarihsel olarak farklı kamu lar vardır. Egemen politik kamusal alan dışında,  alternatif kamusal alan  ( işçi köylü kadın kamusu), Proleterya kamusal alanı . Alternatif kamusal alanla Proleterya kamusal alan ı paslaşırlar. Üretim ilişkilerini merkeze alan bir kamusallığın altını çizmesi önemlidir. Sonuç itibariyle bu işin geldiği yer Neo liberalizm de kamunun dönüştüğünü gösterir.  Kamusal hizmetler alan ve verenin hayattaki gündelik faaliyetlerini örgütlemesinin neye yol açtığı 1980 sonrası ortaya çıktı. Kamuyu parçaladı.  Egemen politik kamusal alan politik egemen kamusal alan tarafından parçalandı.  Bütün bu süreç Türkiye’de hazin bir süreçtir. 12 Eylül sonrası herkes farklı deneyimler biriktirdi.
Liberalizm in ideolojik müdahalesi 12 eylül sonrası yapılanların önemli bir aşamasıdır. Avrupa faşizminin kötü bir örneği devreye girdi. Devlet kamusal alanda sivil toplumu yok etti. Devlet sivil toplum eşittir denilince sivil toplumculuk eşittir demokrasi yanılmasına  girdik . Proleterya kamusallığı sivil toplum içine hapsetmiş  ve ortaya bir temsili demokrasi ve bu temsili demokrasiyi destekleyen sivil toplum ortaya çıkmıştır. 1990 larda TUSİAD gibi örgütler  sivil toplum örgütü oldu. KESK de TUSİAD da aynı gösterildi. Gerçek sınıf tartışması gizlendi. Bu tahribat örneğin özelleştirme tartışılmadı.  Kamusal alan içinde başka bir kamu mücadelesi elimizden alındı.  Bireyİ  kamu dan kopardılar. Sendikalarını parçaladılar. Sivil askeri bürokrasi ve hatta bunlarla birleştiğini söyleyen iktidar odaklarına karşı  bireyi kurtardılar. 90 larda iktidar ve genel kurmayın çatışmasında kamusallık parçalandı Cemaatlerle dini gruplarla bu boşluk dolduruldu. Karşı kamusal alan seküler emek sermaye çelişkisi açısından bakılmaz dinselleştirir 1990 lar boyu türban tartışması ile kamusal alanı iktidarın eline verdik. Türkiye’nin demokrat güçleri ideolojik olarak yenildi.

Farklı  kamu ların yan yana yaşayabilecekkeri meselesi önemli
Kamusal alanın Dinselleştirilmesi projesi Proleterya nın kamusal alanına son çiviyi çakmak anlamına geliyor. Kamusal alan kimseye ait olmayan herkese ait olan tanımı çoğunluğun beklentisi olarak tanımlanamaz. İstanbul  Ünver eczacılık fakütlesi  Kampüse camii istiyor. Tüm etraf camilere çevriliyken ( Beyazıt) neden istiyorlar.  Cevap ideolojikdir.  Kamusal alanı dinselleştirmektir.  İmam hatipler kamucudur.  Servis bedava yemek bedava vs. Bu noktada kamuculuk yapılıyorsa herkese yap yapmıyorsan bu kamuculuk değil eğitimi dinsellelleştirmedir.  Bu ise muhatapları olmadan olmaz. İdeolojik tutarlılık lazım somut dertler etrafında mücadele eden bir yapı ve değişik kamusal alanların birleştirilmesi lazım. Birbiriyle ilişkisi parçalanmış kamusal mücadeleyi birbiriyle ilişkilendireceğiz. Bu da bellek biriktirme işidir  Kamusal alanda kazandığımız tecrübelerimizi birleştirmek ve bu kamusal alanda değişik kamular kurmalıyız.   Kamuyu tekrar kazanmalıyız.  Dinselleştirme ve özelleştirme saldırısına birlikte karşı koymak zorundayız.
Karşıt kamusal alan sınıfsal taleplerden oluştuğu için ilk önce o tepki gösterir.  Alternatif kamusal alanlar yerelle sınırlı bir gündemin kendi kamusallığını karşıt kamusallıkla birlikte olduğunun farkına varmalıyız.  (GEZİ) Alternatif kamusal alan karşıt kamusal alan birlikteliği.ortaya çıktı. Alternatif kamusal alan ağırlıktaydı. Burada iktidarı  normunun geçmediği bir yer vardı. Bu referans alındı diğer şehirlere yayıldı. İktidar farklı bir kamunun yaratıldığını gördü. Bunun için unutamıyor. Kapitalizmin içinden geçmediği bir kamu yaratıldı. Kamusallığın inşa etmek bir yaşam alanı kurmak ve oradan fark yaratmak demek. Onun için geziden sonraki park forumları vs sönümlendi. Çoğunluğun iktidar tarafından ona bahşettiği kimlik üzerinden kurması kamusallığın parçalıyor . Egemen politik kamusal alan kültür ve sanatta da bir hakimiyet kurmak ister.  onun içinde yasaklanan oyunlar aklımızda kalır. Kore savaşı sonrası adı duyulmamış sanatçılar Kore’den  gelen yaralıları ziyaret ederler sonra da tanınmak için de hastane bahçelerinde konser vermeye başlarlar  iktidar bundan rahatsız olur ve yasaklar.
Dinselleştirmenin iktidarın derdi olduğunu sanmıyorum. İran da kadınlar harekete geçiyor fakat Suudi Arabistan’a sekülerleştirme daha hızlı gelişiyor. Sermaye bazı yerlerde dinselleştirir kendi bazı yerlerde seküleştirme şeklinde yürüyor.
Türkiye’de ise dinselleştirme ağır bir milliyetçilik le birlikte yürüyor.  Daha önce bizim müttefiklerimiz olan ulusalcı kesimler iktidar tarafına mı geçecek korkusu var.

Kamuculuk Bağlamında Kamu Emekçilerinin Mücadele Tarihi ve Pratikleri konusu ise
KESK eski genel başkanları, İsmail Hakkı Ortaköy-İsmail Hakkı Tombul ve KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen tarafından ele alındı.Kuruluş çalışmalarından bugüne KESK tarihi anlatıldı.

Raşit ARAZ