Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri: İtirazımız var

Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri: İtirazımız var

PAYLAŞ

İki hafta önce ‘Zamlara, Yoksulluğa, İşsizliğe, İtirazımız Var’ sloganıyla miting çalışmasına başlayan Kocaeli Emek ve Demokrasi güçleri, Kaymakamlık tarafından mitingin yasaklandığı belirterek “İtirazımız yasaklamalarla engellenemez” dedi. Halay ve Horonla başlayan mitingi düzenleyen Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri’nin içinde KESK Kocaeli Şubeler Platformu, (BES, Eğitim Sen, Haber Sen, SES, Tüm Bel Sen, Yapı Yol Sen) TMMOB Kocaeli İKK,(Elektrik Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası), Kocaeli Tabip Odası, Emek Partisi, Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi, Kaldıraç Hareketi, Sol Parti, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi ve Türkiye İşçi Partisi bulunuyor. Mitinge ayrıca CHP il ve ilçe teşkilatı, Kocaeli Dersimliler Derneği, Kocaeli Alevi Derneği, İnsan Hakları Derneği Kocaeli Şubesi, KESK Eş Başkanı Şükran Kaplan Yeşil ve birçok Kocaeli halkı katılırken ‘Birleşe Birleşe Kazanacağız’, ‘Savaşa değil, emekçiye bütçe’, ‘AKP’den hesabı emekçiler soracak’ sloganları atıldı.

 

 

 

“İTİRAZIMIZ SİYASİ İKTİDARA”

Mitingde ilk konuşmayı gerçekleştiren Kesk Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, “İtirazımız; sadece yoksulluğa, işsizliğe, zamlara değil. İtirazımız; yıllardır biz emekçilere, işçilere, kadınlara karşı saldırılarını, baskılarını hız kesmeden devam ettiren siyasi iktidara. İtirazımız; aynı zamanda en demokratik hakkımızı kullanmak için yaptığımız başvurularımızı keyfi ve hukuksuz şekilde redderek özgürlüğümüzü kısıtlayanlara. İtirazımız, dünyada ve ülkemizde savaş politikalarına emperyalist işgallere alkış tutanlara ve bunların arkasında saf duranlaradır” dedi.

 

 

“KAYMAKAMLIK SON GÜNE KADAR CEVAPSIZ BIRAKTI”

Mitingte basın metnini okuyan Eğitim Sen Kocaeli Şube Başkanı Suphi Yıldırım “Bugün burada, artık dayanılmaz hale gelen zamlara, yoksulluğa, işsizliğe itirazımız var demek için bir araya geldik. Kocaeli’nin dört bir yanından işçiler, emekçiler, işsizler, esnaflar, kadınlar ve gençler olarak itirazımız var demek için bir araya geldik. Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri bileşeni sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler olarak bugün burada sesimizi birleştirmek için düzenlediğimiz mitingimizde yan yana olmayı planladık. Oysa İzmit Kaymakamlığı, günler öncesinden yaptığımız miting başvurumuzu son güne kadar cevapsız bıraktı ve Cuma akşamı itibariyle mitingimizi herhangi bir gerekçe göstermeden yasakladı. Öncelikle İzmit Kaymakamlığı’na ve Kocaeli Valiliği’ne seslenmek istiyoruz: Siz mitingimizi yasaklayınca zamlar duruyor mu? Siz mitingimizi yasaklayınca işsizlik son buluyor mu? Siz mitingimizi yasaklayınca akşam gönül rahatlığıyla, faturaları düşünmeden doğalgazımızı açıp ısınabiliyor muyuz” ifadelerini kullanarak gelen zamlara dayanacak güçlerinin kalmadığı vurguladı.

 

 

 

“ ZAM DEĞİL ZULÜMDÜR”

Yıldırım açıklamanın devamında “Bugün her türlü engellemeye rağmen artık yeter demek için buradayız! Gerekçesiz keyfi yasaklama kararına karşı İtirazımız Var demek için buradayız! 2021 yılı boyunca aralıksız devam eden zam yağmuru, 2022’nin ilk dakikalarından itibaren adeta bir zam kasırgasına dönüşmüştür. Elektrikten doğalgaza, akaryakıt ürünlerinden ulaşıma yapılan fahiş zamlar hepimizin üzerine kabus gibi çökmüştür. İktidarın döviz kurunun düşmesi ile övündüğü koşullarda yapılan bu zamlarla ekonomik krizin yükü yine halka, emeği ile geçim mücadelesi veren milyonlara yıkılmaktadır. Elektrikte %127, doğalgazda %25, vergi, resim ve harçlarda %36, halkın vergileri ile yapılan ve normal koşullarda ücretsiz olması gereken köprülerin geçiş ücretlerinde %25 oranında yapılan fiyat artışlarının adı Zam Değil, Zulümdür. Mutfakta, çarşıda pazarda yaşanan gerçek hayat pahalılığı, enflasyon, güvenilirliğini tamamen yitirmiş olan TÜİK’e göre bile en az % 49 olmuştur. Bağımsız araştırma kuruluşlarının ve sendikaların araştırmalarına göre ise gerçek enflasyon %110’u aşmıştır. İğneden ipliğe zam yağmuru son haftalarda sağanağa dönüşmüştür.

 

 

“TEMEL İHTİYAÇLAR ARTIK LÜKS OLMUŞTUR”

Yüzde %150’den fazla artan un fiyatları başta olmak üzere tüm temel tüketim mallarının fiyatlarının fahiş oranda artması dolayısıyla hiper enflasyon tehlikesi kapıya dayanmıştır. Açlık sınırı koşar adım 4 bin 131 TL’ye yoksulluk sınırı 14 bin 288 TL olmuştur ve her geçen gün bu sınır artmaktadır. TL’nin döviz kuru karşısında adeta pula dönmesi sadece sanayi ürünlerinde, ara mallarda, enerjide, akaryakıtta değil hammadde, tarım ürünlerinde ve gıdada bile dışarıya bağımlı hale getirilen bir ülkenin vatandaşları olarak hepimizin maaşlarını, ücretlerini, eritmeyi çoktan aşmış, buharlaştırmıştır. Geçen yıl 385 dolar olan asgari ücret, yılbaşında hükümetin müjde olarak sunduğu artışa rağmen bugün 280 dolara denk gelmektedir. Ocak ayında ücret ve maaşlara yapılan artışlar, henüz elimize geçmeden buharlaşmış, erimiştir. Yapılan artışlara rağmen Avrupa ülkeleri içinde ‘asgari ücretin en düşük olduğu ülke’ unvanı hala Türkiye’ye aittir. Türkiye’deki asgari ücret zamlı haliyle dahi Çin’in 130 dolar altındadır. Avrupa ülkelerinde ücretli ve maaşlı çalışanlar içerisinde asgari ücretli oranı ortalama %7’dir. Türkiye’de asgari ücretli çalışma oranı ise %75’dir. Yani Türkiye’de çalışan her 4 kişiden 3’ü asgari ücretle çalışmaktadırlar. Her geçen gün artan zamlar karşısında emekçilerin, halkın alım gücü günden güne erimektedir. Temel besin maddelerinin yanı sıra ulaşım, barınma, ısınma gibi temel insan ihtiyaçları ise adeta lüks haline gelmiştir.

REKABET ADINA KÖLELİKTİR”

Durum böyle iken, bizler her geçen gün daha fazla yoksullaşırken hükümet ne yapıyor?

Ülkeyi yönetenlerin, hükümetin, Cumhurbaşkanının, asgari ücretliler başta olmak üzere tüm çalışanlara, vatandaşlara tek vaadi olduğunu görüyoruz: O da ülkeyi bir ucuz emek cennetine çevirme üzerine kurulu “yeni” ekonomik model vaadidir. Yani tüm işçilere, emekçilere vaat edilen tek şey dünya pazarı ile rekabet adına köleliktir. Bizler adeta köle gibi düşük ücret ve maaşlara mahkum edilirken, en temel ihtiyaçlarımızı dahi karşılayamazken aynı hükümet 5’li çete başta olmak üzere sermayeye, işverenlere, bu ülkenin zenginliklerini talan eden zenginlere ise her türlü kolaylığı sağlamakta beis görmüyor! Sermayeye peşpeşe vergi muafiyetleri yapanlar, emekçilerin vergilerini en başta kesiyorlar.

Sermayeye yeraltı madenlerini talan için yeni kolaylıklar çıkaranlar, binlerce yıllık zeytinlikleri katledecek kadar gözünü karartanlar, soframızdaki bir dilim ekmeği bize fazla görüyorlar.

Sermayeye, yandaş şirketlere türlü hilelerle ihale rantı sağlayanlar, faturamızın son ödeme gününü bir gün geçirdiğimizde bizleri kış ortasında elektriksiz, doğalgazsız, susuz bırakıyorlar.

 

“MİTİNGİ KEYFİ OLARAK YASAKLIYOR”

Bizler, tüm bu yaşananlara karşı insanca yaşam talebimizi dile getirdiğimizde ise aynı hükümet sesimizi engellemek için elinden geleni yapıyor. Zam istediğimizde bizi kapı önüne koyan patronlara ses etmeyen hükümet, işimizi, ekmeğimizi istediğimiz için bizi terörist ilan edebiliyor. Faturalara itiraz ettiğimizde bizi gözaltıyla korkutmaya çalışıyor. Yüksek faturalara isyan eden esnafı tehdit ediyor. Yani kısacası hükümet zamları engellemek yerine zamlara hayır demeyi engellemeye çalışıyor. Türkiye’nin dört bir yanında zamlara ve yoksulluğa karşı sokaklara çıkan halka polis saldırıyor. Fabrikalarda, işyerlerinde ek ücret ve maaş artışı için eylem yapan çalışanlar polis tarafından gözaltına alınıyorlar. Türkiye’de artık resmen insanca yaşam istiyoruz demek yasaklanmaya çalışılıyor. Bu durum bir emek kenti olan Kocaeli’de çok daha ironik örneklerle karşımıza çıkıyor: Örneğin Kocaeli Valisi, bir gece yarısı “bu saatte işimizin başındayız” tweetleri atıyor. Peki nedir o saatte Kocaeli Vali’sinin işi? Anayasal sendikal hakları için eylem yapan Farplas işçilerine darp ederek gözaltına aldırmak ve kendilerini çatıya kilitleyen işçileri fabrika çatısından aşağıya atmak için yere itfaiye brandası çektirmek. Örneğin İzmit Kaymakamı, bugün düzenlemeyi planladığımız İtirazımız Var mitingimizi, hiçbir somut gerekçe sunmadan keyfi olarak yasaklıyor! Nedir bu yasaklamanın gerekçesi diye sorduğumuzda cevap yok! Oysa biz biliyoruz: Söylenemeyen gerekçe, işsizlik, yoksulluk kıskacındaki halkımızın tepkisinin birleşmesinden korkmalarıdır!

İşte Kocaeli’yi yönetenlerin de bir şehri yönetmekten anladıkları şey bunlardır: Hakkını arayan işçiyi gözaltına almak, ücretine/maaşına zam isteyen emekçileri gözaltına almak, zamlara hayır diyen halkı provokatör ilan etmek, işsizliğe tepki gösterenleri tehdit etmek.

Kendi halkına karşı bunları yapmakla adeta övünen Akp Hükümeti, Kocaeli Valisi ve Kaymakamlık yağmur gibi gelen zamlar karşısında ise ne yapıyor? Öylece bakıp seyrediyor! Kocaeli Valisi ve Kaymakamlıklar, hakkını arayan işçileri karda kışta işten çıkaran işverenler, patronlar karşısında ne yapıyor? Onları ziyaret edip onlara teşekkür ediyor! Kocaeli Valisi ve Kaymakamlıklar, insanlarımız işsizlikten dolayı intihar ederlerken -sadece bir haftada en az 7 yurttaşımız intihar etmişken- ne yapıyorlar? Bu intiharlar psikolojik, işsizlikten dolayı değil diyerek aklımızla alay ediyorlar. Hayır halkla, bizimle alay etmelerine sessiz kalmayacağız.İtirazımız Var.” ifadelerini kullandı.

“SAVAŞ SON BULMALIDIR”

Basın metnini okumaya devam eden EMEP Kocaeli İl Başkanı Arzu Erkan “Ülkemizde ve Kocaeli’de bunlar yaşanırken geçtiğimiz hafta hepimizin bildiği gibi Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gündeme geldi. Aslında aylardır hatta yıllardır adım adım yaklaşan bu savaş süreci gerçeğe dönüştüğünde son bir haftada yaşananlar göstermiştir ki savaşın kaybedeni Ukrayna halkı ve Rusya halkıdır. Dahası, bu işgal emperyalistler tarafından dünya halklarını baskı altına almanın aracı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu savaşın kaybedeni Türkiye dahil bütün dünya halkları olacaktır. Yıllardır Nato’nun yayılmacı politikalarına sessiz kalanlar şimdi ABD ve batılı emperyalistlerin sicilini temize çıkarmak için bir başka emperyal güce, Rusya’ya yaptırım uygulama kararı almışlardır. Oysa bu yaptırımların faturasını yine dünya halkları ve ülkemiz ödeyecektir. Putin ve Rusya’nın saldırgan politikaları derhal son bulmalı, Ukrayna’nın işgaline son verilmeli, bağımsızlığı güvence altına alınmalıdır. Bunun için Nato ve ABD emperyalizmi de derhal bölgeden elini çekmeli, emperyalist paylaşım politikaları ve provokasyonlar son bulmalıdır. Unutulmamalıdır ki emperyalistler arası savaşlar, AKP hükümeti tarafından da ülkemizdeki yoksullaşmanın kılıfı olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Bu savaşlarda yaşamları tarumar olanlar da geniş halk kesimleri olmaktadır. Türkiye ve dünya halklarının kurtuluşu, savaşı ve saldırganlığı kışkırtan politikalardan değil, sosyal refahı önceleyen barış politikalarından geçmektedir” ifadelerini kullandı.

 

emeğini sermayeye ucuz işgücü haline getirenlere karşı; kadınların “emeğimiz bizimdir, emeğimizin sömürülmesini kabul etmiyoruz!” sesi duyulmalı; kadın istihdamının önündeki engeller kaldırılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bütçe ve istihdam politikaları benimsenmeli ve ev işleri kamusal hizmet güvencesine kavuşturulmalıdır. Güvencesiz çalışmaya son verilmeli, her alanda kadrolu, güvenceli istihdam sağlanmalıdır. İşten atmalar yasaklanmalıdır. İşsizlik Fonu’nun amacı dışında kullanımına ve işverenler tarafından yağmalanmasına son verilmelidir! İşsizlik fonu işsizler, işçiler ve aileleri için kullanılmalıdır! İşsizlik ödeneğinin miktarı açlık sınırı üzerine çıkarılmalı ve fonun kullanımı ve denetimi sendika ve işçi temsilcilerinde olmalıdır. Özel ve tüzel kişilerden artan oranlı gelir ve servet vergisi alınmalı, yoksulluk sınırına kadar olan gelirler vergiden muaf tutulmalıdır! Yoksulluk sınırı üzerindeki ilk vergi dilimi % 10 olmalıdır! Az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Kamu emekçilerinin toplu sözleşmeleri yenilenmelidir! Toplu sözleşmede tüm sendikaların katılımıyla mutabakat sağlanmalıdır! Uluslararası çalışma hukukunun gereği olan grev hakkı iç hukukta da güvence altına alınmalıdır. Geliri yoksulluk sınırının altında olan tüm yurttaşların elektrik, doğalgaz, su ve internet faturaları ücretsiz olmalıdır. Asgari ücret, tüm sendikaların katıldığı ulusal ölçekte bir toplu pazarlıkla belirlenmeli ve yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır. Üretici köylülerin borçları faizsiz olarak ertelenmeli, ipotekler ve diğer yükümlülükler kaldırılmalıdır! Üretici köylüler faizsiz kredilerle desteklenmeli, gübre, yakıt gibi tarımsal üretimin temel girdilerde yerli üretim teşvik edilmeli ve bu girdiler devlet desteğiyle ucuza sağlanmalıdır. Özelleştirmeler iptal edilmeli ve enerji başta olmak üzere özelleştirilmiş tüm kuruluşlar kamulaştırılmalıdır. Bu kurumların yönetimi halk denetiminde olmalıdır. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamu hizmetlerindeki piyasalaşmaya son verilmeli ve tüm kamu hizmetleri yurttaşlara ücretsiz olarak sağlanmalıdır. Kamu hizmetleri ve bu hizmetleri veren kuruluşların yönetimi ve denetiminde halk söz sahibi olmalıdır. Kamu bütçesi toplumsal cinsiyete duyarlı olarak planlanmalıdır. Kamu bütçesinden dini vakıf ve cemaatlere aktarılan yardımlara son verilmeli, kamu kaynakları tüm yurttaşların eşit olarak yararlanacağı kamusal hizmetlere ayrılmalıdır. Öğrencilerin ve gençlerin barınma, ulaşım ve beslenme ihtiyaçları sosyal devletin sorumluluğu gereği ücretsiz, nitelikli ve en azından ucuz fiyatlarla sağlanmalıdır! Tüm tarikat ve cemaat yurtları derhal kamulaştırılmalı ve devlet güvencesinde barınma hakkı tüm öğrencilerimize sağlanmalıdır. Her meslek ve işkolundan emekçileri, halkı ilgilendiren tüm yasal düzenlemeler referanduma sunulmalıdır. Kamu kaynakları, silahlanmaya ve savaş bütçesine değil halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına aktarılmalıdır.ıZamlara, Yoksulluğa, İşsizliğe İtirazımız Var. İtirazımız Engellenemez, İtirazımız Yasaklanamaz.” ifadelerini kullanarak basın açıklamasını bitirdi.

Özgün Kocaeli Gazetesinden alıntılanmıştır. haber; Ali Eray Çelik