Bayırbucak… – L.Doğan Tılıç/Birgün

Bayırbucak… – L.Doğan Tılıç/Birgün

PAYLAŞ

Hafta sonunda heyecanlı bir haber trafiği vardı.Ankara’da, yurtdışından da izlenen toplantılar oldu.Başbakan Davutoğlu, başkanlığında 40 dakika süren bir güvenlik zirvesinin ardından, açıklamalarda bulundu.

Özetle; Bayırbucak Türkmen Bölgesi’ndeki gelişmeleri anbean takip ettiklerini, bu konuda çok hassas olduklarını, konuyu BM’de gündeme getireceklerini, sınır güvenliği bağlamında oluşabilecek herhangi bir tehdide anında mukabele edileceğini, olası mülteci akınına karşı Suriye ve Türkiye içinde tedbirlerin alındığını söyledi. Rusya’yıIŞİD’in olmadığı Bayırbucakgibi yerleri bombalamakla suçlayıp yabancıların Esad’ın yanında da savaştığını vurguladı ve “DAEŞ’e operasyon yapılıyor görüntüsü altında masum Suriyeli sivillere ve özellikle bu bölgede Türkmenlere dönük bir katliama yol açılmamalıdır” uyarısında bulundu.

Sonra, içeriye dönük olarak da MİT TIR’larına yönelik operasyonlarda dahli olanların, “Bugünkü katliamlardan sorumlu” oldukları mesajını verdi.

Davutoğlu epey heyecan yaratan güvenlik zirvesi sonrası bunları söylerken, Hatay Valiliği sınıra dayanan 1500 Türkmen olduğunu, onlara yardım için gerekli her türlü tedbirin alındığını ve daha büyük bir göç dalgasıyla karşılaşılıp karşılaşılmayacağını saptamaya çalıştıklarını söylüyordu.

Bayırbucak; Hatay’ın güneyinde Yayladağ’ın hemen karşısında Türkiye’ninkardeş” dediği Türkmenlerin yaşadığı bölge ve Ankara’da heyecan yaratan güvenlik zirvesi de bu bölgedeki kardeşlerimizin “katledildiği” haberleri üzerine yapıldı.

Zirve sonrası en “sıkı” açıklamayı Tuğrul Türkeş yaptı; bazı önlemlerin gündemde olduğunu ama bu aşamada kamuoyu ile paylaşılamayacağını söyleyerek. Sonunda ne çıkacağını zaman içinde göreceğimiz bu “gizemli” açıklama da olmasa, ortada yukarıda özetlediğimiz ve Davutoğlu’nun büyük ölçüde “çaresizlik” ifadesi olan sözlerinden başka bir şey yoktu.

Ortadoğu’daoyun kurucu” olacak bir devletin, sınırının birkaç kilometre ötesindeki “kardeşlerin katli”karşısında söyledikleri, “Konuyu BM’de gündeme getireceğiz” türünden genel geçer zavallıca sözler!

Suriye denklemine Rusya da dahil olduktan sonra, manevra alanı iyice daralmış, bırakın stratejik derinlerde büyük işler yapmayı, sınırının birkaç km ötesinde “kardeş” katliamı karşısında diplomatik bir retorikten öteye geçemeyen bir Türkiye var. Bugüne kadar izlenen Suriye politikasının sonucu bu!

Öte yandan, “Bayırbucak’ta gerçekte neler oluyor, Bayırbucak neresi?” sorularına Türkiye solunun yanıtlarının da epey zavallıca olduğunu itiraf etmek gerek.

Türkiye sosyalistleri, ne yazık ki enternasyonalizmlerini dünyanın değişik coğrafyalarında Türkçekonuşan toplulukları kucaklamada yeterince sergilemediler/sergilemiyorlar. İster Orta Asya olsun, isterOrtadoğu ya da Balkanlar, buralarda yaşayan ve Türkçe konuşan topluluklar Türk sağının doğal uzantıları, müttefikleriymiş gibi algılanıp solun onlara mesafeli durduğunu kabul etmek gerek. Dünyanın farklı yerlerinde ya da hemen yanı başımızda zulme uğrayan ve Türkçe konuşan topluluklara, benzer durumlardaki farklı etnik topluluklardan daha az ilgi duyuyor olmanın solun önemli hatalarından olduğunu düşünenlerdenim.

Bayırbucak’ta ne olduğu sorusuna, hafta sonunda Hürriyet okuyan biri, “Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa”nın tanıklığıyla, Rus uçakları ve Hizbullah destekli Esad güçlerinin Türkmen köylerini vurduğunu; BirGün okuyan birisi de, “Suriyeli Türkmenlerin önde gelen isimlerinden Ali Türkmani”nin ağzından Türkmenlerin değil, El Nusra ve ÖSO unsurlarının hedef alındığını öğrendi.

Bir günde 1500 kadar Türkmen sınırımıza dayanmışken, sınırın sadece birkaç kilometre ötesinde tam olarak ne olduğu konusunda yeterince bilgiye sahip olmadığımız, iktidarın dar alanda iyice sıkışıpSuriye’de bağımsız bir politika izleyemez hale geldiği ortada.

Ortada olan bir başka şey de; solun enternasyonalizminin Türkçe konuşan topluluklar söz konusu olduğunda epeyce utangaç davrandığı!