GÜVENCESİZ ÇALIŞMA VE SENDİKAL MÜCADELE – Güven TÜRKAY

GÜVENCESİZ ÇALIŞMA VE SENDİKAL MÜCADELE – Güven TÜRKAY

PAYLAŞ

Güvencesizliğin her geçen gün daha da büyüdüğü emek cephesinde mücadeleyi büyütmeliyiz. Akp faşizminin, kamuoyuna hediye ettiği 4/C, askı, taşeron, ücretli öğretmenlik gibi kelimeler maalesef biz emekçilerin üzerinden silindir gibi geçmektedir. İş güvencesi olmadan çalışılan 17-18 saat, kölelik koşullarını aratmamaktadır. Minnet eylemek durumunda kalan emekçiler, eğilip bükülerek onursuzca çalıştırılmaya zorlanmaktadır. İktidar, şükretmeyi öğretirken işçi sınıfının direnecek ne gücü ne de tutunacak dalı kaldı. Kendi Kürdünü, kendi alevisini, kendi basınını yaratmaya çalışan AKP, kendi sendikalarını yarattı ve geliştirdi. Ajanlık ilişkilerine dayanan bu örgütlenme biçimi ihbar ve mafyatik çete biçiminde vücut buldu. Güçlü olan, konuşabilir, güçlü olan talep edebilirdi. Kamuda Memursen, işçi sendikalarında Hak-iş, AKP sendika kolları olarak görev yaptı. 13 yıllık iktidarı döneminde kamu özelleştirmeleri hızlandırıldı. Yandaş işletmelere ihaleler verildi. Basın dört bir yandan ele geçirildi. Halk düşmanı hırsız iş adamları güçlendirildi. Her gün, satın aldıkları basın kuruluşlarından yalan söylediler. Her gün söyledikleri yalana kendilerini ve emekçi sınıfları inandırdılar. Kahvede oturan işsiz genç asgari ücretin artırılmasına karşı çıkıyor, istikrarın devam etmesini savunuyordu. “istikrar” aslında kendi zenginlerini daha zengin kılmanın diğer adıydı. İşçi sınıfı, 13 yıllık bu dönemde sendikal mücadele anlamında çok şey kaybetti. Satılan kamu kurumlarına engel olamadığı gibi, kendi özlük ve sosyal haklarından vazgeçmek zorunda bırakıldı. Mücadele maalesef hep kaybedildikten sonra başladı. Tekel mücadelesi buna güzel bir örnektir. Tekel özelleştirilmeden bu mücadele verilmeliydi. Tekel özelleştirildikten sonra yapılan mücadele, kazanım olarak işçi sınıfının hanesine yazılmadı.  Temel haklar kaybedildiği gibi 4/C (geçici sözleşmeli personel) kölelik sistemi yaygınlaştırıldı.

 “Seçenekleri yaratan, seçenin kendisi değilse eğer bu köleliktir.” (Hallac-ı Mansur)

Bu satırların yazarı yaklaşık 10 yıldır bir kamu kurumunda 4/C statüsünde çalışmaktadır. 1972 yılından beri 657 sayılı devlet memurları kanuna göre istihdam biçimi olarak görülen bu çalışma biçimi uzun yıllar görünmezden gelindi. Tekel direnişiyle gündeme geldi. Özelleştirilen kurumlarda çalışan işçiler, mevcut yasa çerçevesinde 4/C’li yapıldı. Bugün itibariyle kamu, güvencesiz çalışmanın en yoğun yaşandığı çalışma şeklini almıştır. Güvencesiz çalışma, sendikasızlaşmayı beraberinde getirdiği gibi yandaş sendikacılığı da büyütmüştür. İşten atılırım korkusu iktidar sendikalarını güçlendirdi. Güvencesiz çalışan işçilerin, en çok üye oldukları sendikaya baktığımızda bu gerçeği göreceğiz. Celladına aşık bir toplumun acı gerçeği.

Biraz daha cesaret ile örgütlenme politikalarını güçlendirmeli, güvencesiz çalışmaya dair daha tok bir sesle mücadele vermeliyiz. Hırsızın hırsızlık, yalancının yalancılık yaparken utanmadığı bir dönemde biz işçi sınıfı olarak zincirlerimizi kırarak devrimci mücadelemizi büyütmeliyiz. Onurun ve insanlığın ayakkabı kutularında üç kuruşa satıldığı, emekçilerin insansızlaştırıldığı bu dönemde güvencesiz çalışmaya, taşeronlaşmaya karşı ortak direniş hareketini güçlendirmeli, bizim olanı almanın politikasında örgütlenmeliyiz.