Her hafta bir kitap okuyalım ! – Erbil Karakoç

Her hafta bir kitap okuyalım ! – Erbil Karakoç

PAYLAŞ

Ya da bu başlık şöyle yazılabilirdi; dilin kemiği yok, kitabın var!

“Fakat yukarıda yazdıklarımdan başka kitapların yaptığı çok önemli bir şey daha vardır, bir ulusun veya bir toplumun iç yaşamında gizlenip te gerçekler dünyasına çıkamayan bilinç altına itilmiş ıstırapları ve hayalleri anlatır.”

 

Kitap, yazılmış ya da basılmış sayfaların bir araya getirilmesinden oluşan kırk dokuz sayfadan az olmayan ve bir konuyu belirli bir düzen içinde sunan yapıta denir.  Kitap aynı zamanda uzakta olana ulaşılmayana bir mektup, kendinden sonraki kuşaklara ise yaşanmış bir miras bir hafıza yenilemedir. Bir gün hiç tanımadığınız birinden çok uzaktan başka  bir kıtadan, belki yüz yıllar öncesi yaşamış birinden, belki aynı kentte yaşadığınız ama tanımadığınız birinden veyahut bir çölün ortasından size yollanmış bir mektup aldığınızı düşünün! O anki duygularınızı tarif edebilir misiniz. O heyecan içinde  o telaş ve panik içinde gönderenin kim olduğu ne amaçla gönderdiği, belki bir müddet sonra biraz daha aklımız yatıştığında kendi kendimize  soracağımız ilk sorulardır. Aklımız ve sorularımız yatıştığında mektubu açıp bize bir yaşamı anlattığını, büyülü bir aşkı anlattığını, çiçekçi bir kadının çiçeklerini satamadan eve hüzünlü dönüşünün anlatıldığı, yıldızların dizilişlerini, ayın gecede parlaklığını,  dünyanın dönüşünü evrenin o bilinmez cazibesinin keşfinin anlatıldığı kitaplar okunmadan nasıl gerçekten yaşadım diye bilir insan. O kadar çok okunacak kitap var ki elbette buna bir ömür yetmez. Ama kitap okumadan da ne algı yükselir ne bilinç berraklaşır. Nasıl ki değirmen taşının arasına buğday koymadan taşı döndürürseniz taş kendi kendini yer, işte beyninizi de beslemezseniz  ya da yanlış beslerseniz kendi kendini yemekle kalmaz ezilmiş buğdaydan bembeyaz  un çıkacak derken bir bakmışsınız ne olduğu belli olmayan cisimler doldurmuş teknenizi. Oysa bize kitaplar  hiç tanımadığımız hayatların pencerelerinden bakmamızı söyler. Öyle gizli saklı değil kendi pencereni kapatıp bir de benim penceremden bak dünyaya der. Kendi acını unut birde benim acılarıma bak.

Bak birde benim büyük aşkıma der.

Ve biz ne kadar çok okursak o kadar çok insan oluruz. Kuşların uçuşu bir başka güzel görünür gözümüze, balıkların dünyasında birlikte yüzeriz. Ülkene, toprağına, suyuna, derelerine, dağlarına başka bir gözle aşık olursun, gönül gözüyle.

Kitap okumak sıradan bir rutin değildir. Kitap okumak zamana yolculuktur, geçmişin elinden tutup geleceği barıştırmaktır. Kitap okumak uzun ince bir yolda yürümeye benzer. Yolun her anında onlarca kahraman seni karşılar. Onlarca dünya senin etrafında döner ve sana hiç kimsenin sormadığı şu soruyu sorar, “ sen gerçekten kimsin.” Kim olmalısın. Yüz yıllardır filozofların sorduğu soru bu değil midir. İşte iyi bir okur için aynadır kitap, pürüzleri saklamadan gizlemeden sana gösteren gerçek bir dosttur. Kitap okumak aynı zamanda hayatın gündelik buhranından yorgunluğundan ve keşmekeşinden kaçıp insanın sığındığı engin sonsuz bir ormandır. Hayatı hayat yapan her türlü rengin ormanı. Her rengin büyülü göz kamaştırıcı ışığıyla kitaplarda karşılaşır insan.

Her hafta bir kitap okumalı insan. Hiç aklında yokken bir kitapçıya girmeli ve bir kitap kendine bir kitap sevdiğine almalı. Bu bir önceki  cümle  bir mutluluk formülüdür aslında. Dik durmak mı istiyorsun bu sadece iskelet ve kas sistemiyle mümkün olmaz dik durmak bilgili insanın duruşudur o duruşun yolu da yine kitap okumaktan geçer. Aşık Veysel ile bitirelim bu yazıyı. Cahil insan gül ise de koklama.”

Fakat yukarıda yazdıklarımdan başka kitapların yaptığı çok önemli bir şey daha vardır, bir ulusun veya bir toplumun iç yaşamında gizlenip te gerçekler dünyasına çıkamayan bilinç altına itilmiş ıstırapları ve hayalleri anlatır.

Unutmuyoruz, sayfasının önemi yok her hafta bir kitap okuyoruz.

Sevgilerle.