Kriz, kamu emekçileri ve iki yol sorunu – Erbil Karakoç

Kriz, kamu emekçileri ve iki yol sorunu – Erbil Karakoç

PAYLAŞ

Sendikalar toplum aktörlerinden en önemlilerinden biri olarak kriz dönemlerinde gelir dağılımın adaletli bir şekilde dağıtılması, toplumların tarihsel gelişimi ve demokratikleşme süreçlerinde küçümsenmeyecek roller üstlenmişlerdir.

Sosyal düzlemde de söylemsel ve eylemsel düzlemde de kriz ve sendikal kavramlarının iç içe geçmiş olduğunu görürüz. Öte yandan sendikal hareketlerinde geçmişte bir çok krizlere girdiği ve bunların atlatıldığını da görebiliriz. Öncelikle kendi yaramıza parmak basacak olursak sendikal kriz hakkında önemli iki tespiti yapmak zorundayız. Sendikal kriz nitel ve nicel anlamda toplumsal bir dizi değişimi ifade etmektedir. Ancak iki ana unsur diğer tali unsurların önde gelir.  Bunlardan  birincisi “üye sayısının azalması” ikincisi “toplumsal etki yaratmakta zorlanılması.” Anti kapitalist özellikler taşıyan sınıf sendikacılığı ve sendikal hareketin sosyal bütünleşme özellikleri törpülendikçe yerine konulmak istenen sendikal anlayış (Kamu emekçileri ve işçiler için )  devletin zorunlu sendikal dayatmasıyla (üye aidatlarının devletin ödemesi) siyasi iktidar yapısıyla dokusu uyuşan sendikal anlayış. Ya da toplum içinde gereksiz bir kuruluş çizgisinde lonca tabiri sendikalar yaratmak. Sendikalarda ki üye kayıpları üyelerin sendikalardan çeşitli sebeplerden dolayı ayrılmasıyla beraber işsizlikte ki artışla da doğru orantılıdır. (Atanamayan öğretmenler, mühendisler, mimarlar, teknisyenler, sağlık çalışanları  vb vb) Sendikal mücadele bize burada sadece iş yerleriyle var olan diyaloğumuzu sürdürürken unutmamamız gereken bir şeyi daha hatırlatıyor.  Dışarıda milyonlarca düzen içine hapis olmuş işsizleri, nitelikli mavi yakalıları, niteliksiz mavi yakalıları ve beyaz yakalıların sistem tarafından atomize edildiği ve emekçiler arasında her gün uçurumun büyüdüğünü görmekteyiz. Aynı zamanda Finans kapital sistem;  kol gücünden, kafa gücüne kadar her türden statüyü ortadan kaldırarak yüzde doksan dokuz oranında büyük devasa bir işçi sınıfını yaratıyor. İstihdamın yeniden yapılanmasıyla  aslında kendi mezarını  hazırlıyor! Çok klişe olsa da hayatta gerçekçiliği olduğundan belirtmekte fayda var. Kriz dönemleri aynı zamanda fırsat ve yeniden yapılanma dönemleridir.

Yazıyı  sendikal ve sosyal alanlarda örnekleri artırarak çeşitlendirebiliriz fakat ülkede bir kriz varsa. Ki olduğu ve daha da derinleşeceği gerçek anlamda halkçı iktisatçılar tarafından bilimsel verilerle ortaya konulmakta. Biz burada Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu başta olmak üzere tüm sendikaları stratejik aktörler olarak ele almalıyız. Eğer bir krizden söz ediyorsak; kamunun tasfiyesi başta olmak üzere, istihdam değişimleri, üretim ilişkilerindeki değişikliklere adapte olmaya çalışmaktan ziyade vahşi kapitalizmin rantçı talancı politikalarına cevap verecek toplumsal ayağı güçlü bir şekilde var edecek “örgütlenmiş emeği” uyandırmalıyız. Gerçekten bir krizden söz ediyorsak formel- informel örgütlülüğün yerlerde süründüğü dönemlerde bile fırtına koparabiliriz. Kriz var diyorsak; kamusal hareketin ve sendikaların uzun dönem bakiyesi ve geçmiş birikimleriyle, iniş-çıkışlarıyla, yenilgi ve zaferleriyle şanlı bir tarihten gelen gücümüzün farkındayız demektir. Gerçekten bir krizden söz ediyorsak krizi yaratanlar, yoksulluğu boynumuza bir övünç madalyası gibi takıp kendi kamaralarında rahat uyuyanlara bedeli biz ödemeyeceğiz demek için genetik kodlarımıza bakmamız yeterlidir.

Evet kriz, kamu emekçileri ve iki yol sorunu. Yukarıda detaylandırılmış bir çok tespit yapılabilirdi. Fakat bu yazıyı okuyanlarda sorunun farkında olduklarını düşündüğümden ve gerçekten bir şeyler yapmanın bilincini taşıdıklarını bildiğimden üsten bir dile de gerek duymadım. Yalnız tarihe not düşmek adına şunu söylemek durumundayım. İki yol görünüyor. Ya antikapitalist mücadelenin sınıfsal karakteriyle toplumsal bir sendikal yaratmak, ya da aristokratik biz bize bir sendikal mücadeleyle her haklı teorinin pratiksel gerçekliği karşısında halklara emekçilere biz demiştik demek!