Mülakat anlam olarak bir işe alınacak kişiyi seçmek amacıyla, adaylarla tek tek ve yüz yüze konuşmak, görüşmek olarak bilinmektedir.
Son yıllarda kamu kurum ve kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği ile çalışanların bulunduğu görevden üst görevlere atanabilmek için sınavlar açılmaktadır. Bu sınavlar önceleri yazılı sınav iken son yıllarda yazılı sınavlara ilave olarak mülakat da eklenmiştir. Yönetmelikte yazılı sınav başarı notu 60 iken mülakat sınavda başarı notu 70 taban puan getirilmiştir. Bu puan durumunun okunması, yazılı sınavda yeterli başarı gösteremeyeni 60 puan ile kazanmasına kâfi görürken, kapalı kapılar ardında aynı zihniyet ile oluşmuş komisyonun mülakata girenin tek düşürülerek her türlü keyfiliğin yapıldığı bir niyete dönüştü.
Kurumlarda ciddi bir kangren olan mülakat sendikamızın örgütlü olduğu ulaştırma iş kolunda da keyfi yöntemlerle yapılmaktadır. Son olarak TCDD Genel Müdürlüğü bünyesinde yapılan mülakat sınavlarının sonuçları geçtiğimiz yıl yaşanan 6 Şubat depreminin yıl dönümünde açıklanarak adeta çalışanları mülakat depremi ile şoke ettiler. Yazılı sınavlarda yüksek puan alıp başarılı olanlar mülakat sınavında kriteri belirli olmayan bir puanlama ile 70 puan altı 67, 68, 69 gibi puanlar verilerek elemektedirler.
Mülakat siyaset oldu! Liyakate itibar edilmeyerek iktidar tarafından atanan üst bürokratik yapı başta sık sık değişmektedir. Gerek TCDD ve gerekse TCDD Taşımacılık A.Ş.’de son beş yıllık süreçte beş genel müdür değişti. Her genel müdür kendi bürokratik kadrosunu oluşturdu. Ülkemizde demiryollarının başlangıcı 1856 yılından bu güne kadar kendine özgü kültür ile teknik bir kuruluş olan TCDD uzun yıllar tecrübe edinerek kurum içi idari görevlerde yükselmeleri yapılırken son yıllarda kurum kültüründen uzaklaşılıp, başka kurumlardan atama ile yönetim kadroları oluşturuldu. İhtisaslık gerektiren yöneticilik ve iş gücü böylelikle yok edildi. Taşeron çalıştırma yaygınlaştı. Önceleri iktidar güdümlü siyasetin sonraları ile siyaseti de yönlendiren gizil güçler tarikat/cemaatler eliyle yürütüldüğü de sendikalarımıza ve bizlere yapılan itiraflar ile tartışma götürmez bir gerçeklik haline dönüşmüş durumda.
Mülakatlar, siyasi, tarikat ve cemaat referansları ile yandaş seçimi haline getirilirken diğer taraftan hem sendikal örgütlülüğümüze, hem de bilimi esas alan, ahlaki bir işleyişi tercih eden çalışanlara karşı da bir gözdağı olmaktadır. Hakkın, haklının yanında olmak, kurumlarımızın tasfiye, özelleştirme, yönetememe sebebiyle zarar ettirilmesine, savurganlığa ve arazilerinin peşkeş çekilmesine karşı mücadeleyi esas alan sendikamız, haliyle mevcut iktidar siyaset ve siyasetin aparatı olmuş yöneticiler sendikamızdan rahatsızlık duymaktadırlar. Sendika üyelerimiz her türlü ayrımcılığa maruz kalmaktalar. Bu durumu defalarca basın, yayın yoluyla dile getirilmiş ve yargı yoluyla da haksızlıklar iptal ettirilmiştir. Yine bu duruma dikkat çekmek için 19 Şubat’ta İstanbul ve Diyarbakır’dan iki kol halinde iki günlük temsili yürüyüş ile ara istasyonlarda basın açıklamaları yapılarak 21 Şubat tarihinde TBMM önünde basın açıklaması yapılacak.
Mülakatlarda soruları soranlar cevaplarını kendilerinin de bilmediği gibi eğitimleri de yetersiz kişilerden oluşmaktadır. Alanında uzmanlaşmış, yüksek lisans bitirmiş, doktora öğrencisi mülakat katılımcısına ondan daha az öğretim görmüş komisyon başkan ve üyelerinin soru sorması da usul ve yetki yönünden de etik değildir. Başka bir kurumdan gelmiş, mülakata giren adaydan daha az kurumda çalışmış komisyon başkanının/üyelerinin mülakat komisyonu hükmen de geçersizdir. Bu konuda da daha önce çok defa mahkeme kararı ile de iptal ettirilmiş çeşitli sınavlar vardır.
Sendikamızın üyesi olduğu ve temsilcisi olduğumuz Uluslararası Taşımacılık Federasyonu (ITF) ve Avrupa Taşımacılık Federasyonuna (ETF) da bu haksızlıklar iletilmiş gerek mülakatlar konusunda ve gerekse diğer haksız uygulamalar ve yetersiz altyapı eksikliklerinden kaynaklanan kazalar ile de defalarca iktidar ve kurum yöneticileri uyarılmıştır.
Sendikal sorumluluk ve toplumbilimci olarak; mülakatlar ile amaç kurumsal hizmette liyakat değil, kişilerin kurumsal görevleri araçsallaştırarak şahsi menfaatlere dönüşmüş durumdadır. Yazılı sınavdan 8 -90 puan ve üzeri alan üyelerimiz ve çalışanlara mülakatta 68-69 puan verilerek eleyip, yazılı sınavlarda 60-65 vb. puan alanlara mülakatta 90 ve üzeri puanlar verilerek insanların ayrıştırılması ahlaki bir sorun olmuştur. Ahlaki yozlaşma iktidarları da belirleyen sermayenin uzun zamandır şovenizm, siyasal İslamcılık, tarikat ve cemaat vb. gibi ideolojik aygıtlarınca formatlanmaktadır. Ahlaki yozlaşma olmamış olsa idi, bu ayrımcılığı yapanlara, aldığı yazılı puanların dikkate alınmasını ve yazılı puanlar üzerinden değerlendirmelerin yapılmasını sınav katılımcıları talepte bulunabilirdi. Alın teri, bilek gücüyle hak edilmemiş kayırmacılığı ret eder, başarıyı hak edene teslim ederlerdi. Haksızlık ve hukuksuzluk zeminini hazırlayanlara da ahlak dersi vererek gelecek kuşağa ahlaki bir ortam yaratılmış olurdu.
Ahlaki yozlaşma ciddi bir toplumsal sorundur. İbn Haldun Mukaddimesi’nde ahlaki yozlaşmanın, keyfi ülke ve kurumları yönetmenin, dar gurup çıkarcılığı yapılırken geniş toplumsal kesimlerin ötekileştirilmesi toplumların parçalanma sebepleri olarak ifade etmiştir. Aynı sosyolojik gerçeklikler Osmanlı döneminde de tekerrür etmiştir. Parçalanma tekerrürleri zaman aynı olmasa da yöntem aynı işlemektedir. Ülkemiz ve geniş toplum kesimlerinin geleceği emperyalist bloğun hegemonyasında endişe verici bir sürece evirilmiştir.
Toplumbilimci ve sendikal sorumluluğumuzla kavgasız, barış içerisinde, eşit, özgür ve demokratik bir zamanda ve mekanda yaşam koşulları için mücadele ettik, edeceğiz. İfade ettiğimiz şiarları tesis edinceye kadar…
*Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Uluslararası Taşımacılık Federasyonu (ITF) temsilcisi.
Yazarın Birgün Gazetesinde 16.02.2024 tarihinde yayınlanan yazısından alıntılanmıştır.