DSD Kadın Meclisi: Eşitlik, Özgürlük, Laiklik İçin Bir Aradayız; Karanlığa Karşı Biz...

DSD Kadın Meclisi: Eşitlik, Özgürlük, Laiklik İçin Bir Aradayız; Karanlığa Karşı Biz Varız!

PAYLAŞ

EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, LAİKLİK İÇİN BİR ARADAYIZ;

KARANLIĞA KARŞI BİZ VARIZ!

8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınların daha iyi çalışma koşulları için verdikleri mücadele sırasında katledilmelerinin anısına, dünyanın dört bir yanında biz kadınlar o günden beri evde, sokakta, iş yerlerimizde emeğimiz, haklarımız ve yaşamlarımız için yan yana dayanışmaya ve mücadeleye devam ediyoruz.

1857’den bu yana New York’da hakları için direnen kadınların mücadelesinin meşalesini taşıyan, direnişi büyütenleriz. Bugüne kadarki kazanımlarımız, tarihimizden aldığımız güç ile ördüğümüz mücadelenin sonucudur. Ataerkil sistemin her döneminde en görmezden gelinen, en çabuk vazgeçilen, taviz verilen ve en çok saldırılan kadınların haklarıdır. Ataerkil sistemin yarattığı toplumsal cinsiyet eşitliklerini devralıp onları derinleştiren kapitalizmle kadın bedeni, emeği ve cinselliği üzerindeki denetimin mekanizmaları da farklılaşmıştır. Bundandır ki bu sömürü ve tahakküme, eşitsizliklere karşı tarihimiz direnmenin ve mücadelenin tarihidir.

Neoliberalizmin “en sadık” uygulayıcısı olan AKP iktidarı, 22 yıldır kadınların mücadeleyle elde ettiği kazanımlarına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı politikalarla bir rejim inşa ediyor. 8 Mart’ı hayatlarımız ve özgürlüklerimiz üzerinden pazarlıklar yaparak bir araya gelen ülkenin en gerici ittifakına karşı örgütlüyoruz bu kez de. 22 yıldır her gün mücadelemizle kazandıklarımıza saldırının yaşandığı karanlık gerici bir dönemden geçiyoruz. Şimdi asıl hedef laiklik ve Cumhuriyet fikrinin kendisidir; yapılmak istenen anayasal düzeni ortadan kaldırıp şeriat özlemlerini hayata geçirmektir.

AKP her alanda güçlendirilmiş, şiddetlendirilmiş bir erkeklik performansı, güç gösterisi ya da gövde gösterisi olarak kendini dışa vuruyor. Kadınlara ve LGBTİ+lara yönelen şiddet, hem iktidarın uygulamaları ile hem de sokakta artarak devam ediyor. Son on yılda kadın cinayetleri üç kat arttı, cezasızlık politikaları derinleşti; eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren birçok kadın derneği kapatıldı; haklarını arayan kadınlar, LGBTİ+lar kolluğun şiddetiyle karşılaştı; gökkuşağı renkleri dahi yasaklandı.

İktidarın başarısız ekonomi politikaları ile kapitalizmin krizi derinleşiyor, yoksulluğun emekçiler ve özellikle de kadınlar üzerindeki baskısıyla birlikte kadın yoksulluğu ve işsizliği de artıyor, esnek ve güvencesiz çalışma biçimleri yaygınlaşıyor. Yoksullaştırılan halk himmetçi sosyal yardım politikasıyla iktidara bağımlı kılınmaya, itaat etmeye zorlanıyor; cemaat ve tarikatlara yönlendiriliyor. Bu politikalarla toplumsal cinsiyet eşitsizliği her geçen gün derinleşiyor.

Krizlerde ilk önce güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışan kadınlar işten çıkarılıyor ya da sömürü derinleşiyor. İktidar mensupları “kadınlar iş aradığı için işsizliğin yüksek olduğunu” buyuruyor; iş arayan kadınlara “evdeki işler yetmiyor mu” diye sınır çiziyor; kendilerine biçilen rolleri hatırlatıyor. Bu rollerin dışına çıkma mücadelesi veren her kadın şiddetin her türlüsüne maruz kalıyor.

Krizin faturası kadınların üretim ve bakım emeğine yönelik çifte bir sömürü ile çıkarılmaya çalışılıyor. Neo-liberal politikaların devamı kadınların bakım rollerini itirazsız yerine getirmelerine ve onların gasp edilen karşılıksız emeklerine bağlı. Krizin faturasını kadınlara yüklemek için de her türlü aracı kullanmakta tereddüt etmeyen iktidar kadınlara haddini bildirmek için daha yoğun siyasi bir saldırıya geçmiş durumda. Neoliberalizm ile muhafazakârlaşma arasındaki “eril cinsiyetçi işbirliği” üzerinde inşa edilen İslamlaşma politikaları ile sistem içinde kadınları “anneler ve bakıcılar” olarak “güçlü aile” söyleminin içine hapsetmesine, yeniden üretim emeğimize el konmasına izin vermeyeceğiz.

Şimdi de iktidarın hedefinde laik anayasadan kaynaklı medeni haklarımız var.

El birliğiyle 6 yaşındaki bir kız çocuğunun zorla evlendirilmesini münferit ve kişisel göstermeye, tarikat ve cemaat karanlığını aklamaya çalışanlara, kamusal kurumları tarikat ve cemaatler arasında pay edip kamusal varlıkları bunlara peşkeş çekenlere, anayasayı defalarca çiğneyenlere, İstanbul sözleşmesini feshedip kadınları şiddet karşısında güvencesiz bırakıp şiddeti tırmandıran iktidara karşı yan yana ve alanlarda olacağız.

Haklarımızdan, hayatlarımızdan, laiklikten vazgeçmeyiz.

Emeğimizin sömürülmesine, değersizleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Krizin faturasını biz ödemeyeceğiz.

Toplumun siyasal İslamcı politikalarla kuşatıldığı, laik anayasal rejime saldırının yoğunlaştığı eğitim politikalarından sonra şimdi de iktidar kadın ve kız çocuklarının en büyük hukuksal güvencesi olan medeni yasaya yönelmiş, kadınların şiddet karşısında güvencesi olan 6284 sayılı yasa bir takım tarikatların, iktidar yanlısı AKİT benzeri gazetelerin hedefine alınmıştır.

Devasa bir bütçe ile Siyasal İslamcı yaşamı tasarlama görevini üstlenen Diyanet “kendilerine emanet edilen” kadınlara “fıtratları” gereği “itaat” etmelerini,” uysal kadınlar olup ülkenin yeni nesillerini doğurup yetiştirmelerini, itirazsız aile içindeki “şefkatle” hasta ve yaşlılara bakmalarını, kutsal annelik ve eşlik görevlerini yerine getirmelerini söylüyor. Kız çocuklarının kariyerini de böylece çizip ÇEDES benzeri projelerle İslami yaşam hayallerinde her gün cüretkâr hamleler yapıyor.

Laik, bilimsel ve karma eğitime saldırıyla, hastanelere atadıkları imamlarla, 81 ilde aynı anda yaptıkları aile çalıştaylarıyla, aileci politikaları müfredata dahil ederek, aile irşat büroları eliyle, kürtaj yasak olmamasına rağmen fiili olarak uygulamayarak dört bir yandan toplumsal yaşamın tamamını İslamcılaştırmayı sürdürüyorlar. Bu gerici kuşatmaya karşı eşit yurttaşlık hakkımızı, laik ve bilimsel eğitimi, aklın ve bilimin ilkelerini savunacağız. Laiklikten vazgeçmeyeceğiz.

Eşit yurttaşlık ve medeni haklarımıza, laik eğitim düzenine saldırının, yaşamın her alanının İslamcılaştırılmasının, tarikatların güç gösterilerinin artmasının “laik hukuk rejimine saldırı” olduğunu bilerek, mücadele barikatlarını toplumsal muhalefetin tüm güçleriyle birlikte kuracağız. Bu karanlığa karşı kadınların mücadelesi, direnci ve dayanışması var.

Buradayız, yan yanayız karanlığa karşı biz varız.

Geçit vermeyeceğiz.

Kadınların evlenme, boşanma, miras haklarını düzenleyen medeni yasaya, kız çocuklarının okullaşmasını engellemek için de laik karma eğitim sistemine saldırıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığı kamusal yükümlülüklerini taşere ederek tarikatlarla protokoller yapıyor, gerici tarikatları sivil toplum kuruluşu ilan ediyor! Aileden eğitime, yasalardan kamusal kurumlara her alanı dinselleştirmeye, kadınları ve kız çocuklarını en çok şiddet gördükleri yer olan eve geri göndermeye çalışıyorlar. Kamusal alanda kadının resmine bile tahammül edemeyip silik bir silüete indirgeyenlerle ittifak halinde yaşamlarımızı cehenneme çevirmek istiyorlar.

Yaşamın her alanında dinin ve dini söylemlerin hakim olması kadınların eğitim, çalışma, sokağa çıkma, evlenme, boşanma haklarının yok edilmesine yönelik açık bir saldırıdır. Laikliği kazanacak ve bu gerici kadın düşmanı saldırıyı durduracağız.

Biz kadınlar birbirimizin çaresiyiz biliyoruz.

Mücadelemiz şiddetten arınmış, eşit, özgür ve laik bir yaşam için, emeğimiz, bedenimiz ve hayatımız için. Hazırlanın, bu ülkenin aydınlık günleri için 8 MART’TA ALANLARDAYIZ. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Yan yanayız, bir aradayız. Karanlığa karşı biz varız.

Önümüzde dayanışmamızı büyütüp güçlendirmemiz gereken bir dönem var.

Biz kadınlar yüzyıllardır biriktirdiğimiz mücadele ve dayanışma gücümüzle yeni bir dünyayı kuracağız..

Onlarca yıllık birikimimiz, mücadele ve dayanışma deneyimimizle yeniden kuracağız eşit, özgür, laik, aydınlık bir ülkeyi.

Yaşamın her alanında; sömürüye, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa, patriyarkaya, erkek şiddetine karşı direnmeye ve örgütlü mücadelemizi büyütmeye devam ediyoruz!!!

ÖFKEMİZLE İSYANIMIZLA KADIN DAYANIŞMASINI ÖRÜYOR YAŞAMI YENİDEN KURUYORUZ!