Bir Medya Güzellemesi mi Yoksa Nitelikli Kamusal Hizmet mi?

Bir Medya Güzellemesi mi Yoksa Nitelikli Kamusal Hizmet mi?

PAYLAŞ
ERBİL KARAKOÇ

 

Büyümeli sevdamız kardeşlik toprağında…

06 Şubat 2023 de sabaha karşı ülke büyük bir acıyla uyandı. Binlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği bu acı toplumsal belleğimizde her zaman yerini koruyacaktır. Hayatını kaybeden yurttaşlarımız ve onların yakınları elbette acıyı en derinden yaşayanlarımızdır. Acılarına saygılarımla.

Ülkemizde afet öncesi ve afet sonrası yapılması gereken işler bir garip guraba ile dönemin yıldızını yaratma ihtiyacına dönüşmüş durumda. Doksan dokuz depreminde medya eliyle bu yıldız dağıtıcılık, dağcılıktan kurtarmacılığa terfi ettirilmişken daha büyük acılar ve yıkımlar yaşadığımız bu dönemde sosyal medyacısından dernekçisine ahbabından çavuşuna kadar piyasa ilişkileri ile birlikte afet hizmetlerini yürütmek acayip fenomen sosyal medyacılar üzerine kurulmuş durumdadır. Bu fenomenler bilmedikleri bir alanda bilirkişi edasıyla layk ve beğeni alırken ve kamuoyunu tozun toprağın içinde bilgi kirliliğine terk ederken halk ise ağır bedeller ödemek zorunda bırakılıyor.
Birde bunların yanına tarikat cemaat dernekleri ve onların devşirmeci zihniyeti eklendiğinde afet işlerinde daha büyük bir afetle karşı karşıya kalıyoruz. Bu feodal ve piyasacı düşünme biçimi bir bilinmezlik olarak hepimizi kuşatıyor ve doğru tartışma biçimlerini ortaya koyamıyoruz. Oysa ki afet öncesi ve sonrası yapılacak işler kamusal ve nitelikli olmak zorundadır. Kamu (devlet) gücüyle parasız ve karşılıksız sürdürülmesi gereken zorunlu işlerden olmak durumundadır. Kamusal alanda varmış gibi Kızılayın piyasacı tutumu ve Afad’ın liyakatsızca kadrolaşması sonucu bugün geldiğimiz noktada kamuculuğun ne hale geldiği kamuyu şirket gibi piyasacı olarak yönetmenin ağır bedellerini yaşıyoruz. Elbette bizim afet işlerinde kamuculuk anlayışımız bu var olan (olmayan) anlayış değil.

Afet olmadan önce yapı denetiminden lojistiğe afet sonrası ise arama ve kurtarma çalışmalarından barınma hakkının çözümüne kadar bütünlüklü bir afet yönetimi kamucu anlayış ile hayata geçirilmelidir. Yaşanabilir ve ekolojik kentlerin yeniden oluşturulması. Tüm canlıların afet öncesi ve afet sonrası yaşamlarını idame ettirebilmeleri için alınması gereken bir dizi eylemler bütünlüğüdür. Elbette burada kişi ve kurumların dayanışma ağını örmeleri çok önemlidir ve faydalıdır. Afete uğramış insanların ilk önce görmek istedikleri yalnız olmadıklarına inanmak ve yaşama tutunma isteğidir. Ancak “yardım toplama” ve sonrasında plansızca dağıtım bir dayanışma örneği değildir. Televizyon ekranlarında rakamlar açıklamak bir dayanışma örneği değildir. Piyasacı ahlakın vücut bulmuş bu halleri bir müddet sonra afet zedenin umudunu yitirmesine neden olmaktadır. Büyük bir haksızlığa uğradığına yapılan yardımlardan kendisinin değil torpilli beyzadelerin yararlandığına inanmaktadır. Bunda ise haksızda değildir. Kamu eliyle şeffaf ulaşılabilir hukuk ve adalet önünde hesap sorulacak bir yardım dağıtımı anayasamızın asli ilkelerinden olmak zorundadır. Madem ki anayasamızda hukuk ve sosyal devleti olduğumuz yazılı, bu hukuk ve sosyal devlet ilkeleri piyasacılığa devredilmemelidir. Ya da enkaz altında kalmamak için yeniden kamuculuğu kazanmak zorundayız. Tek yürek değil cesur binlerce yürek olmaz zorundayız.

“Bir el uzanır bana sınırların ardında.”

Erbil Karakoç
Yapı Yol Sen
Genel Örgütlenme Sekreteri.
Dip not: Bir dip not olarak da şunu belirtmeliyim ki afet bölgesinde görev yapan bir tek baretli kıyafeti afet şartlarına uygun medya mensubu yoktu. Hepsi bir stüdyo muhabiri edasında haber sundular ve sunmaya devam ediyorlar.