Üzerinde 10 yıl çalışılarak hazırlandığı söylenen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli 27 Mayıs 2024 tarihinde onaylandı. İçeriklerin sadeleştirilmesi amacıyla yapıldığı iddia edilen müfredatın içinden dincilik, milliyetçilik, ayrımcılık, tek tipleştirme, laiklik ve bilim düşmanlığından başka bir şey çıkmadı.
Adındaki “maarif” sözcüğüne bakarak bile müfredatın arka planını okumak mümkündür. AKP; bu müfredat ile kendi yaratmak istediği toplum düzeninin zeminini oluşturmaktadır. Müfredat; eğitimin anayasasıdır, en temel önceliğinin bilimsellik olması gerekirken parti programı niteliğinde hazırlanmıştır. Bu nedenle içinde eşitlik, özgürlük, demokrasi, toplumsal cinsiyet eşitliği, vicdan, eşit yurttaşlık, farklılıklara saygı gibi temel evrensel kavramlar yoktur, ezber, itaat, biat, şükretme, tek tipleştirme vardır. Ötekileştiren çatışma yaratan bir dil ile hazırlanmıştır ve din-milliyetçilik-sermaye ilişkisi üzerinden yapılandırılmıştır.
MAARİFLE YOK EDİLEN EĞİTİMİN FELSEFESİDİR
Müfredat hazırlanırken önce ihtiyaç analizi yapılır, eksikler tespit edilir, çalışma kadrosu belirlenir, (öğretmenler, üniversiteler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri) pilot uygulamalar yapılarak sonuçları analiz edilir, geri bildirimler sonucunda çalışmanın son hali verilir ve tüm bu süreçler şeffaf bir şekilde yürütülür.
Bu on yıllık süreçte MEB; ihtiyaç analizini hangi kriterlere göre yaptı bilinmiyor, milli eğitim şurasını toplamadı, eğitimin bileşenleriyle bir araya gelmedi, pilot uygulama yapmadı, hazırlık çalışmalarını kapalı kapılar ardında tamamladı, sendikaların randevu talepleri duymazdan geldi. Ardından da 10 yılda hazırlanan 3000 sayfalık taslak müfredatı kamuoyuyla paylaşarak 15 gün içinde görüş ve önerilerinizi iletin dedi. Oldubittiye getirilen müfredat Eylül 2024 tarihinden itibaren kademeli olarak uygulanacak.
İktidar; müfredat aracılığıyla önce çocuklarımızı zihinsel, bilişsel ve duyuşsal olarak şekillendirecek. Devamında Milli Eğitim Akademileri ile eğitim fakültelerinden yeni mezun olmuş öğretmen adaylarına KPSS’yi kazanmaları şartıyla 550 saat eğitim vererek, öğretmenleri de istediği kalıba sokmaya çalışacak. Böylece militan, biatçı öğretmenler yetiştirecek. Mevcut öğretmenler ve okul yöneticileri için de Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Eğitici Eğitimi Kursları başlatıldı. 9 bini aşkın öğretmen bu eğitimleri alarak hem yeni müfredatı tanıyacak hem de milli ve manevi yönden güçlenecek. Böylece anaokulu öğrencisinden aday öğretmene, kadrolu öğretmenden okul yöneticisine kadar herkes yeniden formatlanıp bu gerici dinci piyasacı sistemin birer parçası olacak.
MEB; önceleri Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile protokoller imzalarken artık doğrudan tarikat ve cemaatlerin kendisiyle protokoller imzalıyor ve bu yolla çocuklarımızın milli manevi değerlerini yükseltmeyi hedefliyor. Niteliklerini değil ama niyetlerini çok iyi bildiğimiz insanları okullara sokuyor. Oysa okullarda (zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine karşı olmakla birlikte) Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri zaten var, bu öğretmenlerin büyük çoğunluğu İmam Hatip Lisesi mezunu, devamında da eğitim fakültelerinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği lisans programlarından mezun olmuşlar, iktidar bu öğretmenlere de güvenmiyor.
Yine okullara manevi danışman adı altında birileri geliyor, öğrencilerimize danışmanlık yapacaklarını söylüyorlar. Oysa her okulda rehberlik servisleri var, rehber öğretmen/psikolojik danışmanlar öğrencilerini, bilimsel/evrensel değerler üzerinden akademik-kişisel-sosyal gelişimlerini destekliyor. Biliyoruz ki; bu müfredat sermayenin, tarikat ve cemaatlerin talepleri doğrultusunda hazırlanmıştır, eğitim felsefesi sorunludur, piyasacıdır. ÇEDES, Çocuk Gönüller Genç Gönüllerle Buluşuyor gibi yüzlerce proje, çocuklarımız aklın ve bilimin aydınlığında değil dinciliğin gericiliğin karalığında büyüsünler diye hazırlanmıştır. Müfredatta; eğitim bilimleri yok hükmündedir, gericilik ve tek adam rejimi önceliklidir, öğrencinin üstün yararı gözetilmemiştir, birey yerine nesil ifadesinden hareketle toptancı bir anlayış vardır.
ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜĞÜ BİRLİKTE YENECEĞİZ
Eğitim alanında yaşanan sorunların temeli politik ve yaşamsaldır. AKP, tüm topluma savaş açmış, gerici uygulamalardan başta emekçiler ve öğrenciler olmak üzere tüm toplum etkilenecek, çelişkiler derinleşecektir.
ANKARA EĞİTİM SEN 2 no.lu şube olarak Şubat 2024 tarihinde Yenimahalle İlçesi Batıkent Semtinde yerel bir çalışma örgütledik. Adını da Yenimahalle Eğitim Platformu koyduk. İktidarın gerici piyasacı eğitim inşası sürecinde karşı duruş sergilemek ve bir mücadele bloğu oluşturmak istedik. Bu süreci sadece eğitim sendikaları üzerinden yürütmek eksiklik olurdu. Bu nedenle eğitim sendikalarının yanı sıra siyasi partilere, derneklere, mahalle muhtarlıklarına, demokratik kitle örgütlerine, veli derneklerine çağrıda bulunduk, 42 yapının katılımıyla yola çıktık. Başlangıçta gündemimizde ÇEDES vb. eğitimi dinselleştirmeyi hedefleyen projeler vardı, zaman içinde seçmeli/ zorunlu seçmeli din dersleri ve yeni müfredat da eklendi. Genel olarak laik bilimsel demokratik eğitim talepleri üzerinden yeniden şekillendi.
Yapılan toplantılarda laiklik, kamuculuk, bilimsel ve demokratik eğitim, tek tipleştirme, inanç özgürlüğü gibi konulardaki düşüncelerimizi paylaştık. Bu örgütlü kötülüğe karşı müdahale etmezsek, sorumluluk almazsak yaşayacağımız Yeni Türkiye’yi tarifledik. Elbette bu kadar farklı anlayışın olduğu bir platformda uzlaşmak kolay olmadı, farklılıklarımızı bir kenara bırakarak ortaklaştığımız konular üzerinden bir metin oluşturduk. Çalışma takvimi hazırladık, afiş broşür ve örnek dilekçelerimizi merkezi yerlerde dağıttık, stantlar açtık, olabildiğince çok insana ulaşıp yaklaşan tehlikeyi anlatmaya çalıştık. Okul önlerinde basın açıklamaları yaparak velilerimize ulaştık. Yaptığımız bu çalışmalar Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü korkuttu, whatsApp grupları üzerinden okul müdürlerine mesajlar atıldı “Yenimahalle Eğitim Platformu broşürlerinin okullarda dağıtılmasına izin vermeyin” denildi. Böyle bir çalışma pratiği ile 2023-2024 eğitim öğretim yılını bitirdik. Platform olarak yaptığımız toplantıda bu mücadeleyi önümüzdeki yılda da devam ettirme kararı aldık. Sonuçlarına baktığımızda; yerellerde örülen çok bileşenli mücadele hattının toplumda yüksek oranda kabul gördüğünü ve değerli olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışma yerelleri mücadele sürecine katmak, farkındalık oluşturmak adına başka yerlerde de mutlaka hayata geçirilmelidir.
Bizler bu gerici müfredatı kabul etmiyoruz, çocuklarımızı orta çağ karanlığında büyütmek isteyenlere karşı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
*Eğitim-Sen Ankara 2Nolu Şube Başkanı