KESK 9. DÖNEM 5. OLAĞAN GENEL MECLİSİ ÜZERİNE ZORUNLU BİR AÇIKLAMA!

KESK 9. DÖNEM 5. OLAĞAN GENEL MECLİSİ ÜZERİNE ZORUNLU BİR AÇIKLAMA!

PAYLAŞ

Kuruluşundan bu yana KESK’in karar alma süreçlerinin demokratik bir işleyişe kavuşması, sendika içi demokrasi ve demokratik merkeziyetçilik ilkesinin hayata geçirilmesi konularında her dönem tartışmalar yürütülmüş, bu dönemde yürütülmeye devam edilmektedir.

KESK Genel Meclisinin oluşumundan bu yana gerek KESK içerisindeki kimi grupların KESK Genel Meclisinin oluşumunda ortaya koydukları itiraz üzerinden meclislerde yer almaması, gerekse de Genel Meclisin işleyişi, karar alma süreçleri, alınan kararların çoğu zaman hayata geçirilememesi, ya da tartışılan gündemlere ilişkin kararlaşmaların KESK MYK’ya havale edilmesi vb. değerlendirmeler ışığında KESK Genel Meclisi karar organı olma bir yana danışma organı olmaktan öteye gidememiştir.

KESK Genel Meclisinin oluşumundan bu yana birçok kritik karar ya KESK MYK tarafından ya da KESK ve işkolu sendika MYK’larının birlikte yaptığı toplantılarda alınmıştır.

9 Dönem 5. Olağan KESK Genel Meclis toplantısı Türkiye’de yeni rejim inşasının hız kazandığı, ülke tarihinin en derin ekonomik krizinin yaşandığı bir dönemde toplanmış olmasına rağmen ne yazık ki dönemin ihtiyaçlarına uygun bir tartışma ve kararlaşma yaşayamamıştır. Bağlı sendikaların kurulları toplanmadan (SES hariç) yapılan genel meclise haliyle sendikaların görüşü yansımamış, genel meclis katılımcılarının çoğunluğunun aldığı tutum ortaklaşma ihtiyacı duyulmadan karara bağlanmış, bu durum demokratik merkeziyetçilik ilkesi ile izah edilmeye çalışılmıştır.

Katılımcılıktan uzak ve üzerinde ortaklaşılamayan konularda yaşanan kararlaşmalarla KESK genel meclis oluşumunda belirlenen ilkeler yok sayılmıştır. Siyasal ihtiyacın gerek MYK gerek mecliste oydaşmanın, iknanın önüne geçtiği, siyaset indirgemeciliğin belirleyici olduğu kararlara şerh konulması konusunda koyduğumuz tavırda yok sayılarak sonuç bildirgesi metni şerhsiz olarak örgüte gönderilmiştir.

Kamu emekçileri hareketi işyerlerinde emekçilerin talepleri üzerinden mücadelesini örerken sendika siyaset ilişkisini doğru zeminlerde kurmalıdır. KESK, kuruluş sürecinden itibaren emeğin hakları, söz ve karar hakkı için sürdürdüğü mücadelesini ülkenin özgürlük ve demokrasi sorunlarıyla bütünleştiren bir anlayışa sahip olmuştur. KESK’in bu özgün duruşu kamu emekçilerini ülkenin demokratikleşmesi mücadelesinin de en önemli dinamiklerinden birisi haline getirmiştir. KESK, bu anlayışla en zor koşullarda dahi toplumsal barış mücadelesine ve Kürt halkının demokratik taleplerine sahip çıkmaktan geri durmamıştır.

Ancak son yıllarda KESK’e hakim hale gelen siyasi anlayış, KESK’in bu özgün konumunu ‘siyaset indirgemeci’ bir anlayış doğrultusunda zedelemiştir. Bu anlayış KESK’i kendi siyasi yönelimleri ekseninde araçsallaştırdığı oranda hem emekçilerle bağlarını zayıflatmış hem de toplumsal barış mücadelesindeki etkin ve özgün konumunu kaybetmesine neden olmuştur. KESK böyle bir anlayış ve tarzla emekçilerin sorunlarına yanıt vermekten uzaklaşmaktadır.

O nedenle KESK’in bugün yeniden kendi tarihsel-özgün çizgisine oturmasından başka bir yol yoktur. Bu, KESK içindeki tüm eğilimlerin ortak sorumluluğu olmalıdır.

Mücadele araçları ve mücadelenin talepleri arasındaki diyalektik bütünlüğü doğru kuramamak, hem o mücadele aracına zarar vermekte hem de mücadele taleplerinin başarıya ulaşmasına engel olmaktadır. KESK uzun yıllardır kaldıramayacağı bir siyasal yükü omuzlamaya çalışmakta ve bu yük örgütün hareket kabiliyetini sınırlandırmaktadır. KESK’in kuruluş yıllarındaki genel kurullarda çoğulcu bir demokratik yönetim sağlamak için kullanışlı görülen “siyasal mutabakat” mekanizması aradan geçen zaman içerisinde dejenere olarak bir tür “siyasal dayatma” haline dönüşmüştür.

Her anlayışın ortak ve birleşik mücadele zeminlerinin korunması hatta güçlendirilmesi için her zamankinden daha fazla sorumlu ve hassas olması gerektiği bir dönemde “çoğunlukçuluk” anlayışıyla yaklaşılması kabul edilemez. Örgütsel bağımsızlık ilkesi “çoğunluk” zihniyetiyle açıklanamayacak ve zedelenemeyecek kadar tayin edici özelliklere  ve öneme sahip bir ilkedir.

KESK hayatında daha öncede örgütten kopuk, örgütsel işleyişler göz ardı edilerek, alınan kararların bedeli ağır olmuştur. KESK’in iç hayatı demokratikleşmeden sağlıklı karar alma süreçlerinin yaşanamayacağı açıktır. İşyeri meclislerinden başlayarak doğrudan katılıma dayalı bir demokratik iç hayata her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

Yeni rejimle birlikte kamu hızla tasfiye edilmekte buna paralel kamu emekçilerinin kazanılmış haklarına saldırılar başta iş güvencesinin kaldırılması olmak üzere devam etmektedir. Sendikal örgütlere emekçilerin en fazla ihtiyaç duyduğu bir süreçte KESK geçmiş referanslarını öne çıkararak işyerlerinden başlayarak kendisini yeniden var etme görevi ile karşı karşıyadır.

Ülke tarihinin en büyük siyasi ve ekonomik krizlerden birisinin yaşandığı bu dönemde KESK’i emek ve özgürlük mücadelesinin en önüne taşıma sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getireceğiz. KESK’e sahip çıkacağız.

DSD TÜRKİYE YÜRÜTMESİ